Ve Sobremesa, mutfağın sesini Ezgi Acar’ın sesiyle duyuruyor. İki oğluyla birlikte, bu mekânı hem bir geçim kapısına hem de bir hayale dönüştüren Ezgi Hanım, “Mutfağın Ezgisi Var” sözünü sadece kulağa hoş gelsin diye değil, yüreğinden gelen bir tanım olarak kullanıyor. Çünkü onun için bu mutfak bir ekmek meselesi olduğu kadar, bir ruh meselesi de.
Sobremesa ismini neden seçtiğini sorunca şöyle diyor Ezgi Hanım:
“İspanyolların bir geleneği var: Herkes sofraya gelirken bir şeyler getirir ama hiçbir şey getirmeyen de geri çevrilmez. Çünkü asıl olan birlikte oturmak, paylaşmak. Benim hayalim de öyle bir yerdi burası; kim gelirse gelsin, bir tabak sıcak yemek ve bir tebessüm bulsun istedim.”
Menüye şöyle bir göz attığınızda bu felsefenin tabaklara da yansıdığını görüyorsunuz. Mardin, Adana ve Diyarbakır mutfağının köklü reçeteleri burada yeniden can bulmuş. Şırdan ve mumbar gibi her yerde bulunmayan ama hatıralardan silinmeyen yemeklerin yanı sıra; mutancana, mütebbel ve muhammara gibi daha az bilinen ama her biri ayrı bir öykü taşıyan tatlar da sofraya geliyor.
Dolmalar ekşili, zırhlı, etli… İçli köfte ise hem haşlanmış hem kızartılmış haliyle servis ediliyor — her biri başka bir dokunuşun izini taşıyor.
Ama sadece yemekler değil, mekânın kendisi de özenle kurgulanmış bir anlatı gibi. Duvarlarda yer alan illüstrasyonlar ve yazı tahtalarına tebeşirle yazılmış cümleler mekâna sıcaklık katarken, Ezgi Hanım’ın hayalindeki “herkesin kendini ait hissedeceği sofra” fikrini de pekiştiriyor. Sobremesa’nın içi, sadece dekorasyonla değil, emekle ısınmış bir yer gibi hissettiriyor.
Ve elbette ki lezzet sırları sadece tariflerde gizli değil. Ezgi Hanım, Harmandalı’daki doğal üreticilerden aldığı sütlerle kendi yoğurdunu ve tereyağını hazırlıyor. Bu tereyağı, özellikle kuzu kavurmanın üzerinde eridiğinde tabağı sadece doyurucu değil, unutulmaz kılıyor. Yoğurt ise yoğunluğu, kıvamı ve yerel sütlerin verdiği zengin tatla, masadaki her lezzeti dengeliyor.
Bizim soframızda kuzu kavurma vardı: tel tel ayrılan et, şehriyeli bulgur pilavıyla mükemmel bir uyum içindeydi. Yanına gelen yoğurt ve taptaze mezelerle (özellikle yoğurtlu közlenmiş patlıcan, taze isotla hazırlanmış “bomba” ve zeytinyağlı deniz börülcesiyle) tabaklarımız kadar ruhumuz da doydu diyebiliriz.
Ezgi Hanım, mutfağı bir iş değil bir tutku olarak görüyor. “Bir yemeği sadece kokusundan tanıyabiliyorum,” diyor. Çünkü ona göre “koku her şeydir.” Bu yaklaşımı sadece malzemede değil, sunumda, mekânda ve hatta karşılama anındaki sıcak tebessümde bile hissediliyor.
Sobremesa’yı özel kılan yalnızca yemekler değil; bu sofrada samimiyet var, emek var, bir kadının azimle kurduğu hayal var. Ve o hayal, her gelen misafirin bir parçası oluyor.
Kendinize küçük ama anlamlı bir ödül vermek isterseniz, Sobremesa sizi bekliyor. Kendinizi ödüllendirmek isterseniz;
Adres: 8981/4 Sokak, No: No: 7/B İnönü Mahallesi Çiğli İzmir. Tel: 05365784753