Azerbaycan Cumhuriyeti Sivil Toplum Kuruluşlarına Devlet Desteği Ajansı’nın destegiyle, Azerbaycan Türkleri Dost Dernekler Federasyonu, Azerbaycan Medya Araştırmaları ve İzleme Merkezi ile Avrupa Gazeteciler Derneği iş birliğiyle düzenlenen “Türk Dünyasının Batı Azerbaycan’a Bakışı ile Batı Azerbaycan’a Dönüşü ve Türk Dünyasının Önemli Aşığı Aşık Ali Asker’i Anma Etkinliği” Bornova Belediyesi’nin ev sahipliğinde, Dramalılar Köşkü’nde gerçekleştirildi.
İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç, Bornova Belediye Başkan Yardımcısı Cem Arıkan, çeşitli siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları ve çok sayıda davetlinin katıldığı programda duygu dolu anlar yaşandı.
“Bize Karabağ’ı Hediye Eden Kafkas Bozkurt’u İlham Aliyev’e Selam Olsun”
Açılış konuşmasını yapan Avrupa Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Bora Koçu, etkinliğe destek veren kurumlara teşekkür ettikten sonra Karabağ Zaferi’ne değindi. Bu zaferin yalnızca Azerbaycan için değil, tüm Türk dünyası için tarihi bir dönüm noktası olduğunu vurgulayan Koçu, Haydar Aliyev’in “İki devlet, bir millet” sözünü hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
“Azerbaycan’ın Karabağ’da verdiği mücadele, hepimiz için bir gurur vesilesidir. Karabağ’ın acısını da sevincini de yıllarca İsa Başkanımızdan dinledik. Hocalı hâlâ kalbimizin en derin yerinde bir yara. Ama özgür Karabağ artık bizim. Bu anma yalnızca geçmişe dönük bir hatırlama değil; aynı zamanda bir onurlanmadır.”
Koçu konuşmasını “Bize Karabağ’ı hediye eden Kafkas Bozkurt’u İlham Aliyev’e selam olsun” sözleriyle bitirdi.
“Bu Buluşma Tesadüf Değil, Bir Hafıza Dirilişidir”
Azerbaycan Türkleri Dost Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı İsa Ambarcı, konuşmasında Batı Azerbaycan meselesini yalnızca politik bir mesele değil, aynı zamanda tarihsel ve kültürel bir hafıza olarak tanımladı.
“Batı Azerbaycan sadece bir coğrafya değildir. O bizim kökümüz, geçmişimiz, ruhumuzdur. Biz bu hafızayı diri tutmak için yıllardır meydanlardayız. 50 bin kişilik etkinlikler yaptık, katliamları unutturmadık, unutturmayacağız.” diyen Ambarcı, Nahçıvan’ın Atatürk’ün gayretleriyle Azerbaycan’a armağan edildiğini hatırlatarak, “Bugün Azerbaycan’la diyaloglarımızı Nahçıvan üzerinden yürütüyoruz. Hocalı diye bir yaramız vardı; Allah bize orayı da tekrar nasip etti” ifadelerini kullandı.
Zengezur Koridoru’nun Türk dünyasının birleşmesi açısından stratejik bir adım olduğunu belirten Ambarcı şöyle devam etti: “Zengezur sadece bir yol değil, bir ülkünün ete kemiğe bürünmesidir. Tarihin kopardığı bağı yeniden kurmak istiyoruz. Biz kimsenin toprağında gözümüz yok, biz bize ait olanı istiyoruz.”
Revan (bugünkü Erivan) için kurduğu duygusal cümlelerle salondaki birçok dinleyiciyi etkileyen Ambarcı, konuşmasını şu sözlerle tamamladı: “Ben bugün Iğdır’da doğmuş olabilirim ama anam, atam, ceddim Revanlı. Mezarlara baş eğememek, geçmişin izine dokunamamak kolay değil. Beş milyondan fazla Azerbaycan Türkü hâlâ o topraklara dönemiyor. Revan bizim hafızamızdır, kimliğimizin köküdür.”
Ambarcı’nın konuşmasının ardından, Erivan Hanlığı’ndan kalma Türk izlerini ve Ermenistan’ın yer isimlerini nasıl Ermenileştirdiğini anlatan bir sinevizyon gösterimi yapıldı. Belgeler, haritalar ve görseller eşliğinde sunulan video, izleyicilerden büyük ilgi gördü.
“Bu Topraklar Bir Çatışma Değil, Bir Dönüş Meselesi”
Azerbaycan Medya Araştırmaları ve İzleme Merkezi Başkanı Zaur Garipoğlu konuşmasında Ermenistan sınırlarının tarihsel olarak Azerbaycan Türklerinin yurdu olduğunu vurguladı. “Bu sadece bir çatışma meselesi değildir; bu bir dönüş hakkıdır. Zorla sürüldüğümüz evlere, mezarlara dönmek istiyoruz. Bu bizim insanlık hakkımızdır.”
Zengezur Koridoru’nun Türkiye ile Azerbaycan arasındaki bağı koparmak için Sovyet döneminde oluşturulduğunu söyleyen Garipoğlu, Stalin döneminde “Türk” kimliğinin bastırıldığını da hatırlattı: “Biz Azerbaycanlı değil, Azerbaycan Türküyüz. Dilimiz Türkçedir. Kimliğimizi unutturmak istediler ama biz unutmadık. Karabağ’da birleşip kazandıysak, Batı Azerbaycan’da da evimize döneceğiz. Bu bir milletin vicdan meselesidir.”
“Bir Mezara Baş Eğememek Kadar Ağır Ne Olabilir?”
Gazeteci-yazar Nigar Ogeday, konuşmasında Batı Azerbaycan’dan sürgün edilenlerin yaşadığı acıları birebir yaşamış bir tanık olarak anlattı. 1988’de küçük yaşta ailesiyle birlikte köyünü terk etmek zorunda kaldığını anlatan Ogeday, Sovyet askerlerinin “Ermeniler geliyor, boşaltmazsanız yakacaklar” diyerek halkı zorla sürgün ettiğini söyledi.
Kadınlara yönelik şiddet ve katliamları da anımsatan Ogeday, şu cümlelerle dikkat çekti: “Bu yaşananlar sadece birer istatistik değil. Dedelerimizin, ninelerimizin mezarları yerle bir edildi. Her bayram ziyaret ettiğimiz kabirler artık yok. Bu sadece fiziksel değil; tarihsel ve kültürel bir kopuştur.”
Ogeday, Ermenistan’daki Türk köylerinin, mezar taşlarının ve camilerin sistematik olarak yok edildiğini anlatarak şöyle bitirdi: “Evlerimizi yıktılar, mezar taşlarımızı nehre attılar. Artık uluslararası hukuk devreye girmeli. Çünkü o toprak benimdir, bizimdir. Ve bir gün, bizim mahallenin semasında tekrar çay içeceğiz.”
Aşık Ali Asker’in Şiirleriyle Gönüller Mest Oldu
Etkinlikte Azerbaycan halk edebiyatının önemli isimlerinden Aşık Ali Asker’in hayatı ve eserleri de anıldı. Programın sunuculuğunu üstlenen tiyatro sanatçısı Roza İbadova Kocamaz, sahnede sergilediği tiyatral performansla Aşık Ali Asker’in şiirlerine yeniden hayat verdi.
Etkinlik Har-ı Bülbül Çiçeğiyle Taçlandı
Programın sonunda İsa Ambarcı, İzmir Kent Konseyi Başkanı Özgür Topaç ve Bornova Belediye Başkan Yardımcısı Cem Arıkan’a hediyeler takdim etti. Ayrıca, 2020 Karabağ Savaşı’nda hayatını kaybeden Azerbaycan askerlerinin anısına sembolleşen Har-ı Bülbül broşları yakalarına takıldı.