Levent Kırca’nın efsanevi Olacak O Kadar programında bir skeç vardı: “Elektrik İşkencesi.”
O skeçte muhabir, “elektrik işkencesine” maruz kaldığını söyleyen Kezban Söyler’e mikrofon uzatır ve olan biteni sorardı. O an, Kezban Hanım’ın yaşadıkları birer birer gözlerimizin önünde canlanırdı.
Televizyona çıkacak olan solist Kezban Hanım, heyecanla kuru temizlemeciye ve kuaföre koşturur. Ancak nereye gitse, elektrikler kesilir. Son olarak çaresizce elinde elbisesi, saçlarında bigudileriyle stüdyoya koşar ama ama orada da karanlık! Neyse ki bir ara elektrik gelir, çekimler yapılır ve artık geriye sadece akşam ekran karşısında keyifle izlemek kalır.
Program başlar… Tam Kezban Hanım ekranda belirir ki: “Pat!”
Elektrikler yine gider.
O dönemde yayını yeniden izleme imkânı yok. İzledin izledin, yoksa geçmiş olsun. Kezban Hanım son çare, evinde elektrik olan annesine koşar. Ancak karanlıkta merdivenlerden düşer. Yine de umudunu kaybetmez. Derken ikinci şarkıya geçilecekken, bir kez daha “pat!”
Elektrikler yine yok.
Ve sonunda, Kezban Hanım hayalleriyle birlikte yorgun ve bitkin bir şekilde yatağa düşer.
O zaman bu sadece bir skeçti.
Ama bugün?
Bugün bu hikâye gerçek.
İzmir’de yaşanan son elektrik kesintileri, adeta bu skecin devamı gibi.
Dün kent genelinde 18 saati, bazı bölgelerde ise 24 saati bulan elektrik kesintileri yaşandı. İnsanlar sıcağın tam ortasında, klimasız ve nefessiz kaldı. Esnaf ya otomatik kepenkleri çalışmadığı için dükkânını açamadı ya da dolapta bozulma riskiyle karşı karşıya kalan sütüne, yoğurduna, peynirine kahrolarak kepenk kapattı.
Evinde oksijen cihazına bağlı yaşayanlar vardı.
Dolabında mutlaka soğukta saklanması gereken insülinleri olan hastalar vardı.
Ama hepsi kaderine terk edildi.
Çaresiz kalan vatandaşlar 186’ya sarıldı. Ama orası da çoktan çökmüştü.
Hizmet verebildiği zamanlarda bile sistem, mahalleleri tek tek sayıyor, müşteri temsilcisine bağlanmadan telefon kapanıyordu.
Geçtiğimiz haftalarda İzmir Valisi Süleyman Elban’ın, “yangınlar elektrik hatlarından kaynaklandı” açıklamasının ardından, sıcaklıkların zirve yaptığı bir dönemde bakım çalışmalarına başlanması ise oldukça manidardı.
Çünkü bu açıklamadan sonra kamuoyunda, “yüksek gerilim hatları zamanında bakım görmediği için rüzgârla çarpıştı ve yangın çıktı” söylentileri dolaşmaya başlamıştı.
Yani vali konuşmuştu ama şirket yeni uyanmıştı.
Denetimin yeterli yapılmadığı, şirketlerin dilediği gibi cirit attığı bir ülkede yine olan vatandaşa oldu.
Ve böylece…
Levent Kırca’nın 90’larda yazdığı bir skeç, 2025’e taşındı.
Tek fark, artık Kezban Hanım yalnız değil.
Tüm bir şehir, onunla birlikte elektrik işkencesine maruz kalıyor.
Aradan 30 yıl geçti.
Ama değişen bir şey var mı?
Yine aynı altyapı sorunları, yine aynı iletişimsizlik…
Yine aynı “Talebiniz alındı, en kısa sürede işleme alınacaktır.” anlayışı.
Bir zamanlar “Olacak O Kadar” diyorduk.
Ama artık yetti.
Bu kadar da olmaz.

























