40 yıllık gazetecilik kariyerine sahip olan Ahmet Aydın Akansu, çevreye olan derin sevgisini ve doğa bilincini mesleki çalışmalarına yansıtan ender isimlerden biri. Geçmişte, başbakan muhabirliği yaptığı dönemde, yazlık evler için zeytin ağaçlarının kesilmesine tanık olduktan sonra, bu görkemli ağaçları koruma konusunda kendini sorumlu hissetmeye başlamış ve zeytin ağaçlarının gövdelerinde gördüğü hayvan ve insan figürleri, onun fotoğrafçılık yoluyla bu doğal mirası dünyaya tanıtma arzusunu ateşlemiş. Zeytinin değerini vurgulamak için zeytin ağaçlarını fotoğraflayan, sergiler açan ve okullarda sunumlar yapan Ahmet Aydın Akansu’ya, Urla Zeytin ve Sanat Festivali’ne ev sahipliği yapan Köstem Zeytinyağı Müzesi’nde açtığı sergisinde mikrofon uzattık;
Zeytin ağaçlarını fotoğraflamak aklınıza nasıl geldi? Bu konuda size ilham veren şey ne oldu?
Ben 40 yıllık gazeteciyim, 25 yıl önce başbakanlık muhabirliği yapıyordum. O dönemde, zeytin ağaçlarının yazlık evler için kesildiğini görmeye başladım. Zeytinin bu şekilde yok olmasına üzüldüm. Bir de dedemin zeytin tarlası vardı; orada büyüdüm. Ancak ne yazık ki dedem, gerekli desteği göremediği için tarlasını satmak zorunda kaldı ve o arazi inşaata kurban gitti. Bu durum beni derinden etkiledi. O zamanlardan sonra çevreyle ilgili konulara ilgi duymaya başladım ve zeytin ağaçları hakkında yazılar yazmaya başladım. Hatta ulusal ve yerel gazetelerde çevre yazıları yazdım, “Çevre ve Yaşam” adında bir köşe açtım.
Zeytin ağaçları bana hep çok ilginç gelmiştir, özellikle ağaçların gövdelerindeki şekiller. O şekillerin bazıları insan veya hayvana benziyor. Bu figürleri fark edince fotoğraflamaya başladım. Bu ilginç figürler Ege Bölgesi’nde gördüğüm en farklı şeylerden biri. Zeytin ağaçları da 2000 yaşına kadar yaşayabiliyor, bu kadar uzun yaşamış bir ağaç insanı gerçekten etkiliyor. Bu fotoğrafları daha sonra sergilerde de sunma fırsatı buldum. Urla Belediyesi’nden aldığım teklifle buranın harika atmosferinde sergimi açtım. Sergimde çok ilginç zeytin ağacı fotoğrafları var. Bu ağaçlardan birinin gövdesinde bir bebek figürü varken, bir diğerinde ise Mickey Mouse şeklinde bir figür görünüyor. Bu ilginç ağaç gövdeleri ziyaretçilerin de oldukça ilgisini çekiyor.
Ağaçlardaki figürleri keşfetmek için özel olarak mı geziyorsunuz, yoksa tesadüfen mi denk gelip fotoğraflıyorsunuz?
Aslında hem tesadüf oluyor, hem de özel olarak gittiğim yerler oluyor. Çevreyle ilgili yazılar yazarken, insanlar bana keşfettikleri ilginç ağaçları bildiriyorlardı. Mesela, “Ahmet Bey, bizim köyde çok yaşlı bir zeytin ağacı var, gövdesinde ilginç figürler var, gelin görün” gibi davetler alıyordum. Bu şekilde yaklaşık 70-80 tane ilginç ağaç gövdesi keşfettim. Bu müzedeki sergimde sadece 20 tane var ama hâlâ gezmeye devam ediyorum. Bazı ağaçlar ise oldukça ulaşılması zor yerlerde, mesela 3-4 kilometre yürüyerek ulaşmanız gereken bölgelerde. Zaman buldukça bu yerleri de ziyaret edeceğim ve keşfettiğim figürleri sergime ekleyeceğim.
Bazı fotoğraflarda ağaçların yaşları da yazıyor. Bunları nasıl tespit ediyorsunuz?
Zeytin ağaçlarının yaşını tespit etmek için birkaç yöntem var. Bazı ağaçların yaşını, çevredeki insanlar söylüyor. Örneğin, “Bu ağaç 1500 yaşında” diyorlar. Ama daha doğru sonuçlar almak için uzmanlar devreye giriyor. Bir ağacın yaşını damar yapısını inceleyerek tespit edebiliyorlar. Bu konuda uzmanlar çok yardımcı oluyor. Örneğin, 2040 yaşında bir zeytin ağacı var, sahibinin bizzat uzmanları çağırıp yaşını tespit ettirdiğini öğrendim. O kadar ilginç bir ağaç ki, sahibi, bu ağaçtan daha yaşlı bir ağaç bulan kişiye 10 bin lira ödül vereceğini yazılı olarak ilan etmiş. Ben de bu haberi gazetemde defalarca kullandım ama bugüne kadar kimse daha yaşlı bir ağaç keşfetmedi. Ege Bölgesi’ndeki şu an bilinen en yaşlı zeytin ağacı 2040 yaşında ve bu ağaç Mordoğan Ayıbalığı’nda bulunuyor.
Türkiye’de zeytinin değeri biliniyor mu, yeterince sahip çıkılıyor mu?
Ne yazık ki, zeytin üreticilerine gereken ilgi ve destek verilmiyor. Bu durum, yaklaşık 25 yıl önce başlamıştı ve bugün hala aynı şekilde devam ediyor. Çiftçiler zeytin ağaçlarını, arazilerini satmak zorunda kalıyorlar çünkü maddi açıdan zor durumdalar. Zeytinyağı üreticileri çok zor bir dönemden geçiyor. Bugün zeytinyağının 200 liraya satıldığını duyuyoruz ama oysa ki zeytinyağı aslında dünyanın en değerli yağlarından biri. Avrupa’da eczanelerde ilaç niyetine satılıyor. Ancak burada, hem ekonomik sıkıntılar hem de üreticilere yönelik desteğin eksikliği yüzünden zeytinyağı değerini bulamıyor. Zeytinyağının gerçek değeri aslında bin liraya kadar çıkabilir ama alım gücü o kadar düşük ki, insanlar bu kadar pahalıya alamazlar. Ülkemizin zeytinyağı üretme potansiyeli çok büyük ama maalesef bunun karşılığını alamıyoruz.
Zeytin ağaçları gelecekteki nesillere bırakılabilecek bir miras. Şimdiki gençlere bırakacakları miras hakkında ne tavsiye edersiniz?
Ne yazık ki, eski kuşak zeytin ağaçlarını kolayca satıp müteahhitlere peşkeş çekti. Ama yeni kuşak, zeytin yetiştiriciliğinin değerini daha iyi anlıyor. Bu konuda mücadele veren insanlar arttı ve zeytin, eskiye göre biraz daha kıymetli oldu. Yine de sıkıntılar devam ediyor. Türkiye, zeytinin ana vatanıydı ve zeytin konusunda bir numaraydı ama yanlış politikalar yüzünden şimdi İspanya birinci, Türkiye ise dördüncü sıraya düştü. Yine de gençlerin bu konuda farkındalıkları artıyor. Ege bölgesinde yapılan zeytin festivalleri de bu konuda büyük bir rol oynuyor. Gençler artık zeytine daha fazla değer veriyor, bu çok önemli.
Gelecekteki çalışmalarınıza nasıl devam etmeyi planlıyorsunuz?
Bu konuda uzun yıllardır çalışmalar yapıyorum ve devam edeceğim. Zeytin ağaçlarıyla ilgili fotoğraflar çekmeye, sergiler açmaya ve çevreye dair yazılar yazmaya devam edeceğim. Gençleri bilinçlendirmek amacıyla okullara gidiyorum, çocuklara hava kirliliği, ormanın ve ağacın önemi hakkında konuşuyorum. Çevre bilincini arttırmak için elimden geleni yapacağım. Çünkü çevre, geleceğimiz için çok önemli ve bu konuda bir farkındalık yaratmak gerekiyor.