Merhaba yarenler, merhaba felaket arkadaşlarım…
Böyle içli, biraz da teatral bir selamla başlamak istesem de, hemen kendime gelip süslü kelimelerden vazgeçtim.
Sonuçta bu bir tanışma yazısı…
Kendimi anlatmaya, niyetimi paylaşmaya geldim. Yani önce selam, sonra kelam…
Ben Müslüm Kıyıçkan.
1986 Gaziantep doğumluyum ve hâlâ aynı şehirde ikamet ediyorum.
Geçimimi mekanik bakım teknisyeni olarak sağlıyorum; öte yandan telli çalgılarda amatörlüğü de aşamamış, hatta berbat ötesi bir “müzisyenimsi”yim.
Beynin pek işe yaramadığı bu çağda, onu tam kapasiteyle kullanmaya çalışan bir bireyim.
Dünyayı, insanları, ilişkileri — sosyoloji, politika, tarih, psikoloji ve sanat bağlamında, katman katman çözmeye çalışan; kendince düşünen, gözlem yapan ve anlamlandırmaya çabalayan biriyim.
Her çiçekten bal alan bir arı misali; oradan buradan öğrenip kurcalayan, ama “herbokolog” olmadan anlam üretmeye gayret eden bir zihnin sahibiyim.
Yol Arkadaşım ve Yazıya Dönüş
“Ne ayak bu adam, ne demeye çalışıyor?” diye düşündüğünüzü duyar gibiyim.
“Bu yazma işi nereden çıktı?” derseniz…
Üniversite yıllarından kadim dostum, dijital “sözlük” mecralarında birlikte entry kastığımız; dijital başkaldırılarda omuz omuza geldiğimiz arkadaşım Cevdet Laçınkaya’nın davetiyle bu yolculuk başladı.
Ve şimdi, yukarıda değindiğim o yazı dünyasında yeniden buluşuyoruz.
Bilgi, birikim, gözlem ve mesleki deneyimler; paylaştıkça büyür, çoğalır.
Ne bir akademisyenim, ne de her şeyi bilen bir “fikir insanı”…
Ama ömürlük gözlemlerim, sorgulayıcı zihnim ve içimde her geçen gün büyüyen bir yazma ihtiyacım var.
Bazen Türkiye’nin sancılı modernleşme sürecini,
Bazen Ortadoğu’nun bitmeyen arayışını,
Hayatı, insanı, doğayı ya da bir felsefi sorunun kıyısından geçip kenarından yakalayacağız.
Bu ilk “yazıtımda” tanışalım; ilerde birbirimize danışalım.
“Neyiz, nerelerdeyiz, bilmiyoruz şimdi…”
diyen Bulutsuzluk Özlemi şarkısı misali…
Soruları önce kendime, sonra size, sonra tekrar kendime sormak için çıkıyorum bu yolculuğa.
Beraber yürür müyüz?