Dalga dalga sıcaklar kilo kilo ter döktürüp giderken, rüzgârda sonbahar kokusunu almaya başladım. Bu seneki aşırı sıcaklar üzerimizden buldozer gibi geçmiş olsa da, yaz fakirin ekmeğidir; ısınma, barınma ve yiyecek sorununun en az olduğu dönemdir. Güneş yaksa da nimetlerinden faydalanıyoruz.
Kara kışı sevmem. Damı akan evler, ayakkabısı delik çocuklar, ocağı yanmayan analar, utanan babalar gelir aklıma… Bu yüzden sevmem ben karı kışı.
Karı sevmem bir de, soysuzları…
—
En büyük ve en eski hobim kafes kuşları ve güvercinlerdir. 6-7 yaşlarımdan beri kanarya, muhabbet kuşu, ispinozgiller, java serçesi, egzotik türler ve güvercinler besledim, büyüttüm, çoğalttım. İlerleyen yıllarda TKKKF (Türkiye Kanarya ve Kafes Kuşları Federasyonu) bağlı dernek üyeliğimle renk kanaryalarıyla profesyonel seviyede ilgilenmeye başladım.
Aynı zamanda gülen kumru ve kostüm güvercinleriyle de ilgileniyordum.
Profesyonel üreticiliğin amacı, kaliteli gen hattına sahip kuşlarla doğru kan hattını yakalayıp vasıflı, düzgün kuşlar üretmek ve her yıl yapılan yarışmalarda uluslararası standartlarda temsil etmektir. Böylece hem ülkemizi hem de kendimizi ulusal ve uluslararası kulvarda gösterebiliriz. Ölmeden önce yapılacaklar listemde hâlâ bu var; ama yarışmak bir türlü kısmet olmadı. Apartman hayatının modüler ve kısıtlayıcı şartları, hobiyi de sınırlandırdı…
Bahsettiğim üzere, gen hattı önemlidir. Güvercinde 7. kuluçka döneminde asıl karakter belli olur. Kanaryada ise sezonda 15 yavru alırsanız, bunların sadece 3’ü vasıflı kan hattından gelir. Doğru çift ile doğru oran %15’tir.
—
Gen, bir kalıtım birimidir. DNA’nın belirli bir kısmını oluşturan nükleotid dizisidir. Popüler kullanımda gen, “ebeveynden çocuklarına geçen belirli bir karakteristiği taşıyan biyolojik birim” anlamına gelir.
Yani, hepimiz ailemizden gelen büyük büyük dedelerimizin ve ninelerimizin yeni versiyonuyuz. Sürüm aynı, versiyon farklı. İyi ve kötü huylarımız özümüzden geliyor. İtten kurt, kurttan it doğabilir; kalıtımın mucizesi ya da laneti…
“Bir oğlak, bir sürüyü boklar.” Her aileden böylesi çıkar. Kurtta da, kuşta da, insanda da…
Yakından incelediğim ailelerde ya da yalnız kalmış bireylerde gördüm ki, kimse tarafından sahiplenilmemiş, nefret ettirilmiş bireyler mutlaka ortaya çıkar. Güzel bir mesele vardır: Her şey aslına rücu eder (Asluhu – Nesluhu).
Yeryüzündeki sular Güneş’in etkisiyle buharlaşır, yoğunlaşır ve yağmur olarak yere iner. Süreç tekrar tekrar yaşanır; buharlaşan su, yoğunlaşarak aslına döner…
—
Bir kıssa meşhurdur:
Bir gün Sultan, bahçıvanın yanına uğrayıp kendisine hediye edilen tayı sorar:
– Bahçıvan efendi, nasıl bizim tay?
– Asluhu nesluhu, Sultanım.
– Nesi var?
– Sultanım, asil bir tayın sırtına sinek konduğunda kuyruğuyla kovalar. Bizim tay ise inek gibi kafasını çevirip ağzıyla kovalıyor.
Sultan, tayı hediye eden adamı çağırtır. Adam anlatır:
– Tay doğduktan sonra annesi öldü, onu ineğe emzirdik.
Sultan emreder:
“Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek!”
Bir başka zaman, Sultan’a iri bir hindi hediye edilir. Bahçıvan şöyle rapor verir:
– Yumurtayı ördeğin altına koyduk, hindi ördek yavrularıyla büyüdü.
Sultan yine der:
“Verin bahçıvana fazladan bir kap yemek.”
Bir gün Sultan, kendi sıkıntısını sorar. Bahçıvan cevap verir:
– Asluhu nesluhu, efendim.
Sultan annesine koşar, annesi sıkıla sıkıla itiraf eder:
– Oğul, baban çok yaşlıydı. Ben ise genç ve duygulara kapılmıştım. Sen aslında sarayın aşçısının oğlusun.
Asalet önemlidir. Nesiller aslına çeker.
“Atalarımız ne demiş: Asil azmaz, bal kokmaz; kokarsa yağ kokar.”
—
Velhasıl, asâlete çirkeflik katılmaya görsün; neler olacağını kimse kestiremez.
—

























