Madem dünyaya dargındın, Mamudo gurban, niye doğdun?
Hayat yolunda yorgundun,
Mamudo gurban, niye doğdun?
Söyle gurban, niye doğdun?
Üstat Mahzuni, her döneme uygun, sürekli güncel türküler bırakmış; bugün hâlâ taptaze.
Aklıma nereden geldi? Mamutlar kök hücre teknolojisiyle yeniden hayata dönüyormuş.
Ankara’da dayıları yoksa, boşuna dönmesinler (ciddi söylüyorum).
(Tünelin ucu iyi bir yere çıkmıyor.)
Ülke hâlâ derin bir kabuk değişiminde, derinden, gizlice ve sinsice.
İkili ilişkiler… acayip bir boyuta ulaşmış.
Arkadaşlık, dostluk artık etik değerler arasında değil; kurallar değişmiş, her oyun farklı bir hâl almış.
Yangınlar, ekonomik kriz, enflasyon, altın ve petrol fiyatları…
Derken insan ister istemez geriliyor.
Kafayı çevirince ise;
Ortadoğu hâlâ karışık: Filistin, FKÖ, El Fetih ve Yaser Arafat sonrası parça pinçik.
(Arafat hâlâ gönlümde irtifada.)
Dışarıya bakınca dünyanın durumu, içimizi de bir kurak toprak gibi kavuruyor.
Bedenim burada, aklım başka bir yerde, ruhum hâlâ tatilde.
Karmakarışık.
Geçen yıl Uzakdoğu’da bir sel olmuştu, bir Buda heykeli sel suyunda sürükleniyordu.
Arka planda fonda “Buda gelir, Buda geçer” türküsü çalıyordu.
Galiba benim ruhum da benden habersiz bir dünya turuna çıkmış.
Buda heykeli gibi sürüklenmese bari.
Yakın dostumun biri, Hollanda’da çalışırken evde lahmacun yaptırmış öğle yemeği için.
Hintliler merak etmiş: “Nasıl bir yemek bu?”
Tarif etmiş, sarmış, ikram etmiş. Bayıla bayıla yemişler.
Yedikten sonra sormuşlar:
“Bunun içinde ne var?”
“Maydanoz, sarımsak, salça, domates, biber…”
“Başka?”
“Et var.”
“Ne eti?”
“İnek eti.”
Bazısı ağzını çalkalamış, kimisi kendini kusturmaya uğraşmış.
Sonunda bizim adam, adamlara tanrılarını yedirmiş.
E, hep tanrılar kurban alacak değil ya; biraz da kurban olsunlar.
Ve işte aklıma alakasız şekilde Züğürt Ağa geliyor.
Yağış olmayıp kurak giden köyde, köylüler yağmur duasına çıkıyor.
Ama yağmur hâlâ yok.
Ağa, kupkuru taşa kesen topraklara bakıp sigarasını savuruyor:
“Ula, birimiz bir poh yedi ama kim?”
İşte ülkecek o haldeyiz: biri bir poh yedi ama hangimiz?
Bunca çile, bunca kriz, bunca karışıklık arasında… mamut kardeş kurtulmuşken, bence Dünya’ya hiç gelmesin.
Beden burada, akıl başka bir yerde, ruhum hâlâ tatilde (çabuk dönse bari).
Ama hava şu toprak-tahta misali;
Belki hepsi bir araya gelince (akıl, beden, ruh, keyif) bir nebze daha anlaşılır olacak.

























