Not: Gaziantep yöresinde, köyden uzak olan tarla ve ağaçlı bahçelere halk arasında “dağ” denir. Metinde geçen “dağ” hem bu yerel anlamı hem de mecazi olarak huzur, sükûnet ve doğayla bütünleşme kavramını ifade eder.
Aylar, yıllar geçip mevsimler eskimeye devam ediyor. Şarkıda Keriman’ın eskimediğine bakmayın; eskiyor, eksiliyor, azalıyoruz ve yavaşça bitiyoruz. Bu bitişi, kadim ve ulu çınar ağaçlarının dallarından düşen yaprak misali, tek tek düştükçe hissediyorum. Geçen gün, ömürden bir parça daha geçti.
Azdan az, çoktan çok gidiyor bir şekilde. Ölüyoruz yavaş yavaş, Pablo Neruda şiiri misali… Aslında zaman geçtikçe ödün veriyoruz: özgürlüğümüzden, duygularımızdan, düşüncelerimizden, kendimizden… Kelimeler misali.
“Yavaş yavaş ölürler
seyahat etmeyenler.
Yavaş yavaş ölürler
okumayanlar, müzik dinlemeyenler,
vicdanlarında hoşgörüyü barındıramayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
alışkanlıklarına esir olanlar,
her gün aynı yolları yürüyenler,
ufuklarını genişletmeyen ve değiştirmeyenler,
elbiselerinin rengini değiştirme riskine bile girmeyenler,
bir yabancı ile konuşmayanlar.
Yavaş yavaş ölürler
heyecanlardan kaçınanlar,
tamir edilen kırık kalplerin gözlerindeki pırıltıyı
görmek istemekten kaçınanlar.
Yavaş yavaş ölürler
aşkta veya işte bedbaht olup yön değiştirmeyenler,
rüyalarını gerçekleştirmek için risk almayanlar,
hayatlarında bir kez dahi mantıklı tavsiyelerin dışına
çıkmamış olanlar.”
Pek seyahat edemiyor, anlamsızca okumuyoruz. Vicdan ve merhamet; kavimler göçü misali göçüp gideli çok zaman oldu. Alışkanlıklarımızın esiri, sanal ve küçük dünyamızın içinde boğulalı; bir yabancıya günaydın demeyeli, konfor alanımızdan çıkmayalı…
Bunları biz mi istedik, yoksa istenilene mi uyuyoruz? Orası ayrı bir konu.
Ne için, neden, nelerden vazgeçiliyor, farkında mıyız? Peki farkındalık arttıkça nereye gidiyor bu sorgulamanın ucu?
Benden gelsin bu sorunun da cevabı:
AVM’ler, çarşılar, akmayan çok şeritli uzun yollarınız sizin olsun. Herkesin bildiği ama gitmek istemediği o köyden, uzaklardaki dağlarda ve tarlalarda olan ağaçların sevgi, dostluk ve sükûneti de benimle olsun. Sabahattin Ali ile gideyim buralardan…
“Şehirler bana bir tuzak;
İnsan sohbetleri yasak;
Uzak olun benden, uzak,
Benim meskenim dağlardır.
Kalbime benzer taşları,
Heybetli öter kuşları,
Göğe yakındır başları;
Benim meskenim dağlardır.”
Nerede olursam olayım, ben oradayım; dağımda…

























