— Maddenin halleri, hayatın duruşları ve omurgasızlık üzerine bir bakış
Maddenin hallerini bildiğinizi varsayıyorum: Katı, sıvı, gaz ve plazma halleridir. Değişik bir kış yaşadık; katı haldeydik, hava birden ısındı, sıvı hale geçtik. Artık ısınmayı geçti, kaynıyor; haliyle biz de buharlaşıp gaza döneriz herhalde.
Gündeme ilişkin bir şey yazmak niyetinde değilim. Can Yücel’in dediği gibi, “Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz… Lan ben bu kadar… nasıl anlatayım küfürsüz?” misali gider bu iş. Ülkenin dört bir yanı yanıyor, daha ne diyeyim…
Aslında “Penguen Belgeseli” mi anlatsam diyordum ama az önce izlediğim kısa bir belgesel geldi aklıma. Dünyanın en güçlü hayvanı ve en iyi gören hayvanı unvanı değişmiş. Mantis karidesi denen bir arkadaş var; ulan bir yumruk atıyor, saatte 80 km hızla vuruyor. Bu darbe 1500 Newton gibi bir kuvvete eşit, yaklaşık 1592 kg’lık bir güç! Yengecin kolunu kopardı. Bizim göremediğimiz gelişmiş görme reseptörlerine sahipmiş.
Ama benim idolüm bal porsuğu. 2004 yılında dünyanın en korkusuz hayvanı seçilmişti. Bu yiğit, kobra, engerek demeden yer, bayılır, sonra kalkar devam eder. Akrep, çıyan, kırkayak, zehirli arı fark etmez; hiçbir yırtıcı da bulaşmak istemez adamıma.
Biri sudan, biri çölden iki farklı örnek; iki farklı karakter, bir duruş, bir tıynet, bir kabuk ya da omurgaya sahipler. Yani kurdun bir mizacı, tavrı, duruşu var. Köpekbalığının, timsahın bir tıyneti, şahsiyeti, duruşu var.
Atalarımız yememiş içmemiş, söz söylemişler; ama çoğu da doğru. İnsanoğlu çiğ süt emmiş…
Fikir ustam, hocam, üstadım; saygı ve sevgi ile andığım 68 kuşağı önderlerinden Celal Özcan… Yani beni 7 yaşında iken anlayan Celal amcam, felsefe söyleşilerinde çok uzun yıllar evvel bir terim kullanmıştı: “Omurgasız.” Bu kelime başlı başına bir ciltlik kitap… Biyolojideki yumuşakçalar ve böcekler için değil, iki ayaklı düşünen hayvanlar için demişti bu kelimeyi. Omurgasız olunca bir insan; tuz, ekmek, helal, haram, doğru, yanlış fark etmez. İnsan da yakar, ağaç da.
Sıcaktan yemek de yenmiyor arkadaş… Ama yazın bize güzel hediyeleri var: Karpuz, kavun, salatalık, domates… Ama yaz, fakirin ekmeği aslında. Isınma, barınma, yeme içme derdi minimuma iniyor. Aklıma tarladan bedavaya yakın alınan mahsuller de gelince olayın rengi değişiyor.
Gerçi tarladaki mahsülden, tezgahtaki balıktan, fırındaki ekmekten daha ucuz bir şey var tabii ki ülkemizde: İnsan ve emek…
Hz. Ali vecizeleri geliyor aklıma, ilmin kapısı Ali diyor ki:
“Öyle bir zaman gelecek ki, afiyetin onda dokuzu insanlardan kaçınmakla, kalan biri ise susmakla olacak.”
Bilmem anlatabiliyormuyum…
Yazarın Notu:
Bu sıcakta maddenin halleri değişiyor; katıdan sıvıya, gazdan plazmaya… Ama bazı omurgasızlarda hiçbir değişim olmuyor, sabit kalıyor.

























