Sevgililer Günü, bu yıl ekonomik sıkıntılarla mücadele eden birçok insan için sadece romantizmle değil, aynı zamanda ekonomik zorluklarla da anılıyor. Online çiçek mağazalarında tek bir gülün fiyatının 100 Lira,ya denk geldiği, dışarıda romantik bir akşam yemeği planlamanın kişi başı minimum 1000 Lira’ya mal olduğu bir ortamda sevgililer günü sönük geçiyor dolayısıyla.
Kimisi “bunlar kapitalizmin oyunları. Sevginin günü olmaz” diyerek yırtmaya çalışsa da, özel günler iş stresinden ve ekonomik endişelerden uzaklaşıp birlikte keyifli bir zaman geçirme şansı tanıyor. Bu, ilişkilerin dinamiklerini güçlendirmenin yanı sıra, günlük yaşamın yoğun temposundan uzaklaşma ve birbirlerine odaklanma imkanı da sunuyor.
Fakat başta da belirttiğim gibi; şartlar malum. Her şey el yakıyor. O zaman ne yapmalı? “Önemli olan birbirimize olan bağımız” deyip, imkanlar ölçüsünde mütevazı bir kutlama yapmalı.
Peki bırakıyorlar mı? Bırakmazlar ki… Bu sefer de sosyal medyada abartılı kutlama terörüne maruz kalıyorsunuz. Sosyal medyanın bu açıdan rekabete yol açtığı ve mutluluğu engellediği bir gerçek. Çiftler, sadece ekonomik zorluklarla değil, aynı zamanda sosyal medya üzerinden karşılaştıkları idealize edilmiş ilişki anlarıyla da başa çıkmak zorunda kalıyor. Birçok kişi, sevdiklerine olan sevgilerini sosyal medyada paylaşma baskısı altında hissediyor ve bu da gerçek mutluluğun önüne geçebiliyor.
Konuyu Küçük Emrah’ın “Sefiller” filmindeki gibi “helal ekmeğin tadı hiçbir şeyde yok” klişesiyle bağlamayacağım elbette, ama çiftler ekonomik sıkıntılara rağmen birbirlerine destek olmanın, birlikte keyifli zaman geçirmenin ve güçlü bir bağ kurmanın yollarını bulmalıdır. Unutmamalıyız ki, gerçek sevgi ve mutluluk, maddi değil, duygusal bağlarla inşa edilir.