Tolstoy kitabı gibi bir başlık değil mi?
İnsan ne ile yaşar?
Biyolojik olarak besin, su ve hava ile yaşadığı doğrudur. Peki, yedin, içtin, soludun, uyudun; yeterli mi yaşamak için?
Yeter diyen varsa, insanlığından şüpheye düşerim.
50 bebek, tek bir odada büyütülse, hangi dili konuşur?
Bu soru, yüzyıllar önce merak uyandırmış ve ne yazık ki kan donduran deneylere yol açmış. Bu deneylerden biri de 2. Frederick’e ait.
Merak ettiği şey basitti: İnsan, dünyaya geldiğinde “doğuştan” hangi dili konuşur?
Bazı efsanelere göre, dış dünyadan tamamen kopuk büyüyen bir çocuğun ilk kelimesi Frigce’de “ekmek” olmuştu. Frederick ise buna inanmadı; kendi gözleriyle görmek istedi. Bunun için tam 50 bebeği ailelerinden ayırıp kapalı bir yere yerleştirdi. Bebeklerin bakımını üstlenen bakıcılara ise kesin talimat verdi: Onlarla hiçbir şekilde konuşulmayacak, hatta göz göze bile gelinmeyecekti. Sadece mama verilecek, altları değiştirilecekti.
Frederick’in beklentisi, bu çocukların ilk olarak İbranice konuşmasıydı. Ama sonuç, beklediğinden çok farklı oldu. Çünkü dört ay sonunda, tüm bebekler hayatını kaybetti. Hiçbiri konuşmaya fırsat bulamadı.
Sebep ise çok netti: Beslenmek tek başına yetmedi. Sevgi, ilgi ve temas görmeyen bu bebeklerin beyinleri, bu dünyada istenmediklerinin sinyalini verdi. Ve yaşamları söndü.
Bu deney, “dilin kökeni” sorusuna cevap veremedi. Ama insanoğlu için en hayati şeyin yalnızca yemek ve su değil, sevgi ve ilgi olduğu acı bir şekilde öğrenildi.
Evet, hangi dil, din, ırktan olursa olsun; ilk kelimeler önemli değildir, ilk bağlar önemlidir. Gözükmeyen lisan; istemeyen, solunmayan, yenilmeyen, içilmeden kalpten kalbe giden, gözden göze giden bir olgu, sevgidir. Anne babanın evlada, kalpten kalbe; eşe, sevgiliye; bir arkadaşa, bir kuşa veya kediye sevgi dili evrensel bir dildir.
Bu dili unutmaya başladık sanki, çeyrek asırdır. Unutturulmak mı isteniyor? Tanımadığımız insanlara selam verip, çocuklarını sevip, kimseden korkmadan… Şimdi nasıl bir yerdeyiz?
Medya’da sürekli aşağılanan aşiret, aile birliği, mahalle dostluğu, komşuluk, arkadaşlık gibi kavramlar; benlik, bireysellik, bencillik, yalnızlık, egoizm ve nefret üzerine kurulalı unuttuk her şeyi. Pandemi sonrasında da zaten tüm ipler koptu.
Çok para kazanın, en iyi arabalara binip en güzel evlerde oturun; nerede, ne şekilde yaşarsan yaşa, oturacağın yer gene kendi bedenin. Birlikte, birlikle gülüp şakalaşıp sohbet edip, derdine farklı çözümler edinmek varken… Nereye kadar gideceksin tek başına? Tek taşla duvar olur mu?

























