Özellikle parti içi konuları konuşmak için doğru zaman değil. Ancak şahsi olarak, sorulan her soruya ve eleştirel yazılan her yazıya cevap vermeye hazırım.
Son günlerde yaşadığımız garip bir sessizlik var. Gereksiz suskunluklar ve olup biteni görmezden gelenlere de fazlasıyla kızıyorum. Cumhuriyet Halk Partisine yönelik saldırıların dehşet derecede arttığı bir dönemde; Genel Başkanımız Sn. Özgür Özel’e yönelik soruşturmalar peş peşe gelirken, İzmir İl Başkanımız Sn. Şenol Aslanoğlu, önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanımız Tunç Soyer, önceki Büyükşehir Genel Sekreterimiz Sn. Barış Karcı ve sayısız bürokrat ile yol arkadaşlarımız tutuklanmışken, bu karanlık günlerde ne sosyal medyada bir paylaşım yapan ne de İl veya İlçe Başkanlıklarına gelerek durumu sormayan, öğrenmeyen, manevi desteğini iletmeyen bazı yoldaşlarımızı hayretle izliyorum.
Parti içi seçimlerde verilen mücadelenin on katını vermemiz gereken bir dönemde, fazlasıyla susan, korkan, çekinen çok sayıda yol arkadaşımız var. Bence tepkiyi ilk verenler, aktif siyasetin dışında, bu parti sayesinde kariyer edinmiş, makam ve mevki almış kişiler olmalıdır. Dün belli görevlerde bulunanlar, bugün susamaz, susmamalıdır.
Cumhuriyet Halk Partisinin kurumsal kimliği zarar görürse, yarın kimin İlçe Başkanı, İl Başkanı veya Genel Başkanı olduğunun bir anlamı kalmaz. Bu sebeple Cumhuriyetin kurucusu, ilk kıvılcımının atıldığı kadim şehrimizde yaşayan tüm üyelerimizi ve hemşehrilerimizi Cumhuriyetin son kalesine, baba dede ocağına ve evlatlarına sahip çıkmaya davet ediyorum.
Bir diğer husus, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde bütçe gerekçesiyle yaklaşık 350 civarında partili ve partisiz işçi kardeşimizin işten çıkarılmasıdır. İl Başkanımızın çağrısıyla yaptığımız İlçe Başkanları toplantısında, bu sürecin getirdiği mağduriyetler, toplumsal aidiyetin zedelenmesi ve partimize zarar vereceği üzerinde ortak bir görüşe vardık. Büyükşehir Belediye Başkanımızın konuyu yeniden değerlendirmesi yönünde mutabakata vardık. Ancak bazı sosyal medya hesapları, işçilerin protestolarını ahlaksızca çarpıtarak kamuoyunu provoke etti. Bu durum işçiler ile belediye yönetimi, duyarlı hemşehrilerimiz ve sosyal medya fanatikleri arasında gereksiz gerilim yarattı.
Buradan tekrar sesleniyorum; işçi kardeşlerimiz işlerine dönmeli, hem Büyükşehir yönetimi hem de sendika yöneticileri elini değil, gövdesini taşın altına koymalıdır. Sağlanacak mutabakatla bu tehlikeli provokasyonların önü kesilmeli, onarılmaz yaraların açılması engellenmelidir.
Son olarak, her şeye ve herkese rağmen, bir avuç kalsak da Cumhuriyetin son kalesi Cumhuriyet Halk Partisini son nefesimize kadar savunmaya devam edeceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

























